8 Ağustos 2014 Cuma

SANDIĞA GİTMİYORUM! #boykot

Pazar günü Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Karşımıza üç aday çıktı.

Bunlardan biri Başbakan Tayyip Erdoğan.

Erdoğan'ın Türkiye'ye yaptığını "cıncıkçı dükkanına giren fil" le mi kıyaslayalım? Cıncıkçı dükkanına giren filin amacı kırıp dökmek değildir. Erdoğan' iktidarını güçlendirmek, servetine servet katmak  için Türkiye'yi kırıp döktü. Bölünme aşamasına kadar getirdi.

İkinci aday Ekmeleddin İhsanoğlu'dur. Uzun yıllar İKÖ Genel Sekreteri görevini yürüttü. ABD ile ilişkilerini başkanın ulusal güvenlik danışmanının yardımcısıyla yürüttü. Menderes'i demokrasi kahramanı, cumhuriyeti eli sopalı ilan etti. Saidi Nursi'ye saygısı ve sevgisi büyük.  "Rahmetli Turgut bey yola çıktığı zaman, devlet karşısında hazırlık yapmıştır. O günkü muktedirler bir plan yapmıştı. Bir senaryo yapılmıştı bu uygulanacaktı. Ama halk ne yaptı. Turgut Özal'ı, bir bürokratı getirdi devletin başına koydu. Bu ülkede en büyük devrimi dönüşümü Türk ekonomisinin önündeki engelleri kaldıran o oldu. Bugün ekonomi turizm tarım dış ticaret gelişiyorsa rahmetli Turgut Bey'in reformlarıyla olmuştur." ifadeleriyle 12 Eylül askeri darbesinin Özal'a, Özal'ın ekonomi politikalarına karşı yapıldığını bile ileri sürdü. Oysa 12 Eylül askeri darbesinin ABD tarafından yaptırıldığı anlaşıldı. AmaçlananınTürkiye'nin ekonomi politikalarının değiştirilerek dışa bağımlılığının güçlendirilmesine karşı çıkan siyasi ve toplumsal muhalefeti susturmak olduğu da sonraki gelişmelerden anlaşıldı. 12 Eylül askeri darbesi, Türkiye ekonomisinin yarım kalan dışa bağımlılaştırılması projesinin hayata geçirilmesini sağladı.

Üçüncü aday, Selahattin Demirtaş, etnik bir siyasetin temsilcisidir. Temsil ettiği siyasetin birinci gündem maddesi de siyasi özerkliktir. Bunun için Türkiye Cumhuriyetinin temel yapısın tanımlayan Anayasa'nın değiştirilemez ilk üç maddesinin değiştirilerek, millet kavramının yeniden tanımlanması, etnik kökene bağlı "çok uluslu vatandaşlık" kavramının düzenlenmesi gerekmektedir.  

Üç adayın da ortak özelliği, "Türkiye'nin geçirmekte olduğu sosyolojik değişime uygun (Şafak Pavey'in ifadesi)" adaylar olmalarıdır.

Sosyolojik değişmeden anlaşılması gerekenler:
1. Türkiye'nin ılımlı İslam devleti haline getirileceği,
2. Vatandaşlık kavramının yeniden tanımlanarak, üniter devletin parçalanacağı,
3. Türkiye'nin BOP çerçevesinde bölgede kendisine verilecek görevleri yapabilir bir yapıya (Yeni Osmanlı Modeli) dönüştürüleceğidir.

Görüldüğü gibi, çok sesliliğin yüceltildiği demokrasimizde cumhuriyetimizi savunacak aday yoktur. Cumhuriyeti savunacak bir adayın çıkarılmasının önü kesilmiştir. Millet, seçeneksiz ve ne yapacağını bilmez halde bırakılmıştır. Hem de cumhuriyeti kuranların kurduğu parti CHP'nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından.

Selahattin Demirtaş'ın adaylığı, temsil ettiği siyaset bakımından yapılan hararetli tartışmaların dışında kalmıştır.

Bu süreçte toplumda, Erdoğan, "dehşet verici" İhsanoğlu'da Erdoğan'ın şerrinden "kurtarıcı", "milletin adayı" algısı yaratılarak, milletten Ekmeleddin İhsanoğluna oy vermeleri istenmiştir.

Cumhuriyetin adayı yoktur. Ama millet seçeneksiz de değildir. Seçenek, dayatmayı reddedip, oy kullanmama hakkını kullanarak sandığa gitmemektir.

1.Türkiye'nin ılımlı İslam devletine dönüştürülmesine,
2. Başta ABD olmak üzere bölgede çıkarı olan küresel güçlerin
bölgeyi kan gölüne çeviren politikalarına,
3. Türkiye'nin Ilımlı İslam devleti haline getirilerek,
küresel güçlerin bögedeki "görevlisi" haline getirilmesine
Onay vermemektir.

Seçimden dirençli ve başı dik çıkmaktır.


Sandığa gitmiyorum!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder