ender erdemil
Kemal Kılıçdaroğlu CHP Genel
Başkanı olduğunda önünde durulmaz bir rüzgâr estirdi. Konuşmalarında
eleştirdiğimiz birkaç nokta olsa da halkın umudu olacağından biz de umutluyduk.
8 Ağustos 2010 tarihli
Hürriyet Gazetesinde “Neden Hayır” başlıklı
bir yazı yayınlandı. Yazının, Kemal Kılıçdaroğlu’nun görüşlerini yansıttığı
belirtilmişti. Yazı iki bölümden oluşuyordu. Birinci bölümde, dikkatimi çeken,
üç yerde “özgürlükçü (liberal) demokrasi”
ifadesinin geçmesiydi.
Yazının ikinci bölümünde
Kılıçdaroğlu’nun konuşmalarından ve demeçlerinden bölümler yer alıyordu. Bu
haliyle, yazının birinci bölümüyle ikinci bölümü arasında fazla bir bağlantı
olmadığı görülüyordu.
“Sencer
Ayata yazmıştır.” dedik geçtik. Zira Kemal Kılıçdaroğlu yarattığı
rüzgarı “Halkın iktidarını kuracağız.” söylemiyle önünde durulmaz hale
getirmişti.
Ancak ne olduysa Avrupa
gezisi sırasında oldu. Kemal Kılıçdaroğlu, önce gericiliği tehdit olarak
görmediğini söyledi. Başka sözlerinden tarikatları sivil toplum kuruluşları
gibi gördüğünü anladık. İsmet Paşa’yı taşlatan, linç ettirmek isteyen Adnan
Menderes’i demokrasi şehidi ilan etti. Hem de 27 Mayıs’ı kötüleyerek.
Kıbrıs Barış Harekatının
yıldönümünde “AB bizi zaten almayacak”
şeklinde konuşan Kemal Kılıçdaroğlu, Avrupa’ya gidince, AB ile ilişkileri sıcak
tutacaklarından söz etti. Daha da ileri giderek, Türkiye’ye gelen AB’nin
genişlemeden sorumlu üyesi Stephan Fule’ye 4 ayrı rapor “sundu” Kılıçdaroğlu bunu yaparak, CHP’nin Türkiye’nin başta yargı
bağımsızlığı sorunu olmak üzere pek çok surununun çözümü konusunda AB’den medet
umduğunu gösterdi.
Kılıçdaroğlu Fule’ye rapor
sunup medet umarak, Türkiye’yi gerçekte AB’nin yönettiğini, CHP’nin de buna “biat ettiğini” göstermiş oldu.
Referandum sürecinde
yürütülen, ve Anayasa Değişiklik Paketinin can alıcı noktalarına değinmeden
sürdürülen “hayır” kampanyası “AKP mi? CHP mi?” oylamasına
dönüştürülmüştü. Kampanya sırasında ortaya atılan “genel af” konusu, “hayır”
kampanyasına bir darbe vurdu. “Başörtüsünü
biz çözeriz” söylemi de sadece kampanyaya darbe vurmakla kalmadı, türban
konusunun yeniden tartışmaya açılmasının önünü açtı.
Kılıçdaroğlu,
üç ayrı yüksek yargı kurumunca verilen kararlarla sona ermiş olan türban
konusunu yeniden gündeme getirerek türban konusunda bugün hayata geçirilen
oldubittilerin de baş sorumlusu oldu.
Abant Toplantısında Enver
Aysever’in söylediklerinden, Gürsel Tekin’in Başbakan Erdoğan’a dizdiği
övgülerden, yazıyı uzatmamak için hiç söz etmiyorum. Ancak, Altı Ok’un dördünü bile saymayı beceremeyen, buna rağmen Genel Başkan
Yardımcısı olan Umut Oran’ın türbanı hak ve özgürlük konusu olarak
gördüğünü açıklaması zamanlaması bakımından dikkate değer. Önceki yıllarda
CHP’ye Genel Başkan olması konusunun gündeme geldiğini de şöyle bir
hatırlayalım.
Görüldüğü kadarıyla, Deniz
Baykal’ın hızla “milli” karakter
kazandırmaya başladığı CHP politikaları, daha büyük bir hızla “gayrı milli” çizgiye doğru “koşturulmaktadır.”
Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi
halkın umudu haline getiren “Halkın
iktidarını kuracağız” söylemiyle yüzde 32 düzeyine çıkan CHP oyları hızla
gerilemektedir. Genel seçimlere kadar daha da azalacaktır bu oran. Haklımız
CHP’den umudunu kesmek üzeredir.
Kılıçdaroğlu ve CHP’de yuvalanmış
“küresel liberalizm savunucularının” CHP’yi halkın umudu olmaktan çıkararak iktidar
olmaktan uzaklaştırmalarının nedeni ne olabilir?
Yoksa,
AKP’nin bir dönem daha iktidarda kalarak başladığı “İŞİ” bitirmesi konusunda
mutabakata mı varıldı Avrupa gezisinde?
Ender Erdemil, 27 Ekim 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder