13 Ağustos 2014 Çarşamba

Kılıçdaroğlu nasıl Genel Başkan oldu? CHP’ye yapılan operasyon tamamlandı mı? / 25 Eylül 2010

ender erdemil

Baykal’ın özel hayatı ile ilgili olduğu söylenen görüntülerin ortaya çıkarılmasıyla CHP’ye bir operasyon yapıldığını yazmıştım. Küreselleştirmecilere göre; hızla “Kızılelmacı” olma yoluna giren Baykal’ı CHP’nin başından uzaklaştırıp, lideriyle, parti meclisiyle Türkiye’nin başına getirilenlere karşı çıkmayacak (2003’lerde Baykal’ın yaptığı gibi) bir CHP yaratmaktı amaç.

Kemal Kılıçdaroğlu sıkı bir rüzgar estirdi. Miting alanlarında halkçı olduğunu haykırdı. “Halkın iktidarını kuracağız.” dedi.

Bu söylemler iyiydi iyi olmasına da, referandum kampanyasını “seçim çalışmasına” döndürdü. Oy kullanacak yurttaşım, her şeyi düşünür, sadece Anayasa değişikliklerinin neyi getirip neyi götürdüğünü düşünemez hale geldi.

Bir de CHP’liler, Anayasa değişikliklerinin yargı bağımsızlığını yok edilecek olmasını halka anlatmayı bir tarafa bırakıp “kendilerince” halkın anlayacağı dilden konuşmaya kalkınca seçim çalışmasına dönen referandumda hayır kampanyası iyice çorbaya döndü.

“Genel af” ve “türbanı biz çözeriz” söylemlerini bir kenara bıraksak bile referandum, Anayasa değişiklik paketinin oylanması olmaktan başka bir oylama haline büründürüldü. Yurttaşım, “Yargı bağımsızlığı mı?” “Yandaş yargı mı?” seçeneğinden habersiz, “Ali mi? Hasan mı?” “CHP mi? AKP mi?” seçenekleriyle karşı karşıya bırakıldı.

Referandum geçti gitti. Kılıçdaroğlu de doğru Brüksel’e uçtu. Anlaşıldığı kadarıyla Baykal’ın bozduğu “enternasyonal” ilişkileri düzeltmekti amacı. Yanında da “özgürlükçü (liberal) demokrasi” sevdalısı Sencer Ayata.

“Enternasyonal” ilişkiler düzeltildi. İlişkiler düzelir düzelmez de Kılıçdaroğlu CHP’nin 2. Genel Başkanı İsmet İnönü’yü taşlatan, linç ettirmek isteyen DP iktidarının Başbakanı için; “Adnan Menderes bu ülkeye hizmet etmiş bir insan. Koşullar uygun olursa kabrini ziyaret etmeyi neden düşünmeyelim arkadaşlar? Bir siyasal mahkemede yargılandı ve idam edildi.” deyiverdi. McCarthy dönemini aratmayan Tahkikat Komisyonlarını da unutmuştu anlaşılan.

Yine bütün samimiyetiyle, “(…)bugün için Türkiye'de laiklik tehlikededir diyemem, böyle bir tehlike görmüyoruz. Gerçekten görmüyorum, aksini söylersem bunun altını doldurmak lazım, askıda kalır, gerekçelendiremem." dedi. Sıkı bir Atatürkçü olarak da “Cemaatlere saygılı olduğunu beyan etti. Ona göre siyasete karışmasalar kimseye bir zararları yoktu.

Yine aynı Kılıçdaroğlu; Anayasa değişikliğinin önünü açacaklarını, BDP ile görüşebileceğini, Anayasa değişikliği için seçimi beklemeye gerek olmadığını söyledi.

Cumhuriyet Halk Partisi, Tayyip Erdoğan’ın Başbakan olmasının önünü açan politikalarına geri dönüyor.

Baykal, o zaman Erdoğan’ın Başbakan olmasının önünü açan politikaların mimarıydı. Türkiye’nin nereye götürüldüğünü geç de olsa gördü. Genel Başkan olarak kalabilseydi, parti politikalarını bu yönde geliştirecekti.

Kılıçdaroğlu, “Enternasyonal” ilişkileri düzeltirken ne sözler aldıysa, Türkiye’nin götürüldüğü yönü beğenir oldu.

CHP’ye yapılan operasyon başarıya ulaşmıştır. CHP halkçılıktan uzaklaşmış, küreselleştirmecilerin politikalarını izler olmuştur.

Bu operasyonu geri çevirmenin bir tek yolu vardır. O yol da parti tabanının, delegelerin, il ve ilçe teşkilatlarının CHP’ye sahip çıkmalarından geçer. Parti tabanı partiye sahip çıkmalı, halkçı politikalar geliştirecek bir parti meclisini oluşturmalıdır.

O da, il ve ilçe teşkilatlarının bu yapısıyla çok zor görünüyor.


Ender Erdemil 25 Eylül 2010 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder