ender erdemil
Baykal’ın özel hayatı ile
ilgili olduğu söylenen görüntülerin ortaya çıkarılmasıyla CHP’ye bir operasyon
yapıldığını yazmıştım. Küreselleştirmecilere göre; hızla “Kızılelmacı” olma yoluna giren Baykal’ı CHP’nin başından
uzaklaştırıp, lideriyle, parti meclisiyle Türkiye’nin başına getirilenlere
karşı çıkmayacak (2003’lerde Baykal’ın yaptığı gibi) bir CHP yaratmaktı amaç.
Kemal Kılıçdaroğlu sıkı bir
rüzgar estirdi. Miting alanlarında halkçı olduğunu haykırdı. “Halkın iktidarını kuracağız.” dedi.
Bu söylemler iyiydi iyi
olmasına da, referandum kampanyasını “seçim çalışmasına” döndürdü. Oy
kullanacak yurttaşım, her şeyi düşünür, sadece Anayasa değişikliklerinin neyi
getirip neyi götürdüğünü düşünemez hale geldi.
Bir de CHP’liler, Anayasa
değişikliklerinin yargı bağımsızlığını yok edilecek olmasını halka anlatmayı
bir tarafa bırakıp “kendilerince” halkın
anlayacağı dilden konuşmaya kalkınca seçim çalışmasına dönen referandumda hayır
kampanyası iyice çorbaya döndü.
“Genel
af”
ve “türbanı biz çözeriz”
söylemlerini bir kenara bıraksak bile referandum, Anayasa değişiklik paketinin
oylanması olmaktan başka bir oylama haline büründürüldü. Yurttaşım, “Yargı bağımsızlığı mı?” “Yandaş yargı mı?”
seçeneğinden habersiz, “Ali mi? Hasan
mı?” “CHP mi? AKP mi?” seçenekleriyle karşı karşıya bırakıldı.
Referandum geçti gitti.
Kılıçdaroğlu de doğru Brüksel’e uçtu. Anlaşıldığı kadarıyla Baykal’ın bozduğu
“enternasyonal” ilişkileri düzeltmekti amacı. Yanında da “özgürlükçü (liberal) demokrasi” sevdalısı Sencer Ayata.
“Enternasyonal” ilişkiler
düzeltildi. İlişkiler düzelir düzelmez de Kılıçdaroğlu CHP’nin 2. Genel Başkanı
İsmet İnönü’yü taşlatan, linç ettirmek isteyen DP iktidarının Başbakanı için;
“Adnan Menderes bu ülkeye
hizmet etmiş bir insan. Koşullar uygun olursa kabrini ziyaret etmeyi neden
düşünmeyelim arkadaşlar? Bir siyasal mahkemede yargılandı ve idam edildi.”
deyiverdi. McCarthy dönemini aratmayan Tahkikat Komisyonlarını da unutmuştu
anlaşılan.
Yine bütün samimiyetiyle, “(…)bugün için Türkiye'de laiklik
tehlikededir diyemem, böyle bir tehlike görmüyoruz. Gerçekten görmüyorum,
aksini söylersem bunun altını doldurmak lazım, askıda kalır,
gerekçelendiremem." dedi. Sıkı bir Atatürkçü olarak da “Cemaatlere
saygılı olduğunu beyan etti. Ona göre siyasete karışmasalar kimseye bir
zararları yoktu.
Yine aynı Kılıçdaroğlu;
Anayasa değişikliğinin önünü açacaklarını, BDP ile görüşebileceğini, Anayasa
değişikliği için seçimi beklemeye gerek olmadığını söyledi.
Cumhuriyet Halk Partisi,
Tayyip Erdoğan’ın Başbakan olmasının önünü açan politikalarına geri dönüyor.
Baykal, o zaman Erdoğan’ın
Başbakan olmasının önünü açan politikaların mimarıydı. Türkiye’nin nereye
götürüldüğünü geç de olsa gördü. Genel Başkan olarak kalabilseydi, parti
politikalarını bu yönde geliştirecekti.
Kılıçdaroğlu, “Enternasyonal” ilişkileri düzeltirken
ne sözler aldıysa, Türkiye’nin götürüldüğü yönü beğenir oldu.
CHP’ye
yapılan operasyon başarıya ulaşmıştır. CHP halkçılıktan uzaklaşmış,
küreselleştirmecilerin politikalarını izler olmuştur.
Bu operasyonu geri
çevirmenin bir tek yolu vardır. O yol da parti tabanının, delegelerin, il ve
ilçe teşkilatlarının CHP’ye sahip çıkmalarından geçer. Parti tabanı partiye
sahip çıkmalı, halkçı politikalar geliştirecek bir parti meclisini
oluşturmalıdır.
O da, il ve ilçe
teşkilatlarının bu yapısıyla çok zor görünüyor.
Ender Erdemil 25 Eylül 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder