ender erdemil
12 Haziran genel
seçimlerinden hemen sonra şunları yazmıştım:
“Biz
aslında kimseyi ve hiçbir şeyi seçmedik. Oy kullandık. Parlamento aritmetiğinin
oluşmasını sağladık. Öte yandan da bu parlamentoda yapılacak karşıdevrim
anayasasına meşruiyet kazandırmış olduk. Oy kullanarak yaptığımız budur. (Kimi seçtik? Neyi seçtik? 14 Haziran 2011)”
Sağ olsun CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu beni yalancı çıkarmadı. Kurultaydan kurtulma operasyonu
olduğu sonradan anlaşılan “yemin etmeme”
eylemi; AB Komisyonu sözcüsü Maja Kocijancic CHP’ye "Türkiye
yakın gelecekte önemli meselelerle ilgilenmek zorunda kalacak ve bunlar bütün
demokratik güçlerin müdahil olmasını gerektiriyor.” şeklinde “yol gösterince” tükürdüğünü yalama
eylemine dönüştü.
Meclis açılınca da
Kılıçdaroğlu; “Ama sözümüz var, daha özgürlükçü, güçler
ayrılığı ilkesinin oturduğu insan haklarının geliştirildiği bir Anayasa'ya
ihtiyaç var. Halkımız istiyor. Komisyona gidecek 3 arkadaşımız yeni anayasanın
yapılması konusunda her türlü katkıyı iyi niyetle vereceklerdir.” dedi
ve CHP’den 3 milletvekilinin Anayasa Hazırlık Komisyonuna “ön koşulsuz” katılacağını açıkladı. “Hukukçudur” diye Sezgin
Tanrıkulu’na komisyonda görev verirse fotoğraf tamamlanacak.
Kılıçdaroğlu’nun
sözlerini açalım:
Diyor ki: “Sözümüz var.” Kocijancic’in
açıklamasından sonraki tutumundan anlıyoruz ki Kılıçdaroğlu’nun AB’ye sözü var. Kılıçdaroğlu, kurulacak
komisyona “ön koşulsuz” üye vererek
yapılacak karşı devrim Anayasasının meşrulaştırılması konusunda “sözünü tutacağını” AB’li dostlarına
ilan etmiştir. Bundan sonra ne söylese
boştur. “Ön koşulsuz” katılma
kararı, Kılçdaroğlu’nun “Kırmızı
çizgilerimiz var”, “Anayasa’nın ilk üç maddesi…”, “Türkiye’ye demokrasiyi
getiren parti biz olacağız” laflarının içini boşaltmıştır.
Diyor ki: “3
arkadaşımız yeni anayasanın yapılması konusunda her türlü katkıyı iyi niyetle
vereceklerdir.” Bundan da anladığımız; CHP, yeni Anayasanın yapılması
aşamasındaki tartışmalara katılarak meşrulaştırılmasına katkıda bulunacak.
Diyor ki: “Güçler
ayrılığı ilkesinin oturduğu insan haklarının geliştirildiği bir Anayasa'ya
ihtiyaç var. Halkımız istiyor.” AKP iktidarında ve bu meclisten
Kılıçdaroğlu’nun tarif ettiği anayasanın çıkmayacağını bilmek için falcı olmaya
gerek yoktur. CHP çalışmalara “iyi niyetle”
destek vermesi faşizmin anayasasını meşrulaştırmaktan başka hiçbir işe yaramaz.
CHP’nin ortaya çıkacak
Anayasa metnine muhalif olması, karşı oy kullanması; yeni Anayasanın meşru sayılmasının
önünde engel oluşturmayacaktır. Yeni Anayasa, toplumun tüm kesimlerince
tartışılmış, demokratik teamüllere göre de oylanarak kabul edilmiş olacaktır.
Demokrasi görünümlü bir ortamda faşizmin ve karşı devrimin anayasası
meşrulaştırılmış olacaktır.
Halkın ne
istediğine gelince: Gönül verdiği CHP’den beklediği Türkiye’nin dönüştürülmesine, Cumhuriyetin tamamen ortadan
kaldırılmasına karşı etkin mücadele etmesidir. Halkımız bu mücadelenin AKP ile uzlaşılarak gerçekleştirilemeyeceğini çok
iyi biliyor. Kılıçdaroğlu’nun Anayasa Hazırlık Komisyonuna “ön koşulsuz” üye verileceği açıklaması bu yüzden hayal kırıklığı
yaratmıştır. Yenileştirilen CHP’nin 12 Haziran’da kendisine verilen desteği
nasıl yitirdiğini yaşayarak göreceğiz.
Büyük devrimci
Lenin’in, CHP’nin yenileştirilerek ne hale getirildiğini nasıl anlayacağımızı
şu sözlerle tarif etmiş:
“Herhangi
bir
örgütün karakterini doğal ve kaçınılmaz
olarak tayin eden şey, o örgütün eyleminin muhtevasıdır.(içeriğidir)” (Lenin)
Ender
Erdemil 16 Ekim 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder